Çerkes Etem
Kendisinden büyük dört ağabeyi askerdi. İkisi Rum eşkıyalarıyla çarpışırken ölmüşlerdi. Diğer iki ağabeyi Reşit ve Tevfik Beyler de zabit idiler. Reşit Bey, Osmanlı Imparatorluğunun gizli teşkilatı olan TEŞKİLAT-l MAHSUSA'da vazife aldı. Trablusgarp Savaşında bulundu. Burada,ayrı cephelerdeki Mustafa Kemal ve Enver Paşa'larla tanıştı ve yakınlaştı. Daha sonra Balkan ve Batı Trakya harekatına katıldı
Babası Ali Bey Ethem'i zabit yapmak istemedi. Çakır adını taktığı 1.96 boyundaki, atak ve cesur en küçük oğlunu çok seviyor ve yanından ayırmak istemiyordu. Fakat o, askerliğe vurgundu mutlaka bu mesleğin adamı olmak istiyordu. Bu iştiyakla 19 yaşında Istanbul'a kaçtı, fakat Rüştiye mezunu olduğu için ancak Küçük Zabit Mektebi'ne girebildi. Mektebi birincilikle (zabit vekili) olarak bitirdi. Bulgar cephesinde kahramanca savaştı, yaralandı, madalya aldı.
Daha sonra Birinci Dünya Savaşı yıllarında, Teşkilat-ı Mahsusa'nın büyük bir teşebbüsüne iştirak etti. Bu teşebbüsle, (İran-Türk Anavatanı'na (Orta Asya’ya) yol açmak isteniyordu.
Oralarda Rus ve Çin baskısı altında esir yaşayan Müslüman-Türkler Osmanlı kuvvetleriyle nizamli bir şekilde takviye edilerek ayaklandırılacaktı. . Böylece Bolşevikliğin içten karıştırdığı Rusya, bu dış tesirle parçalanacak, esir müslümanIar istiklallerine kavuşacak, Osmanlı İmparatorluğu’na yeni ve taze bir güç kaynağı olacaktı.
Ethem bu harekata Hamidiye Kahramani Rauf (Orbay) Bey'in maiyetinde katıldı. Ali İhsan Paşa Hemedan'i fethetmişti. Buradan Kabil üzerine sevkedilen öncü akıncıların başında da Ethem vardı.
1918 yılı başIarında, yine TeşkiIat-ı Mahsusa kadrosu içinde Irak Harekatında iken, yaralandı ve Bandırma'daki baba ocağına döndü.
Emrinde çaIıştığı kumandanları ve silah arkadaşları Ethem'in "terbiyeli, itaatIi, sakin, sigara dahil hiçbir kötü alışkanlığı olmayan, cesur ve atak, askerlik mesleğine ve vazifesine bağlı" bir insan oldugunda ittifak halindedirler. O kadar askerliğe bağlıdır ki: Babası onu 15 yaşında nişanlayınca kıza gider ve: "Ben asker olacağım. Cephelerden dönecegimi zannetmiyorum. Benim hayatımda tek sevdigim şey harbetmektir. Sana yar olamam ve sonra vicdan azabı çekerim. Sen beni istememiş ol" der.
Gerçekten de öldüğü zaman vücudunda çeşitli cephelerden aldığı 17 yara izi taşıyordu ve yükseleceği son kıdem derecesini de almış, hak edebileceği bütün takdirname ve madalyaları da almış bulunuyordu. İzmir'in Yunanlar tarafından işgalini takip eden günlerde Bandırma'da bulunan Ethem Bey kendisini ve geçmiş hizmetlerini çok iyi bilen Ali Fuat Paşa tarafından Ege'de sağlam bir mukavemet cephesi kurmak için davet edilince, imkansızlıkların verdigi ümitsizligi bir yana atarak ve ilk defa olarak silaha sarıldı. Teşkilat-ı Mahsusa'nın bu "tecrübeIi ve cesur gerilIacısı" milletin devletsiz kaldığı bir yıl içinde hayati ehemmiyet taşıyan zaferlerin başarılı komutanıdır. "Kuva-yı Seyyare Umum Kumandanı" ünvanı ile önce kendi bölgesinden topladığı, sonra gittikçe kuvvetlendirdiği ordusu ile, Yunanların tam teçhizatIı ordusuna kan kusturdu. Memleketin en buhranlı anında unutulmaz hizmetlerde bulundu. Ali Fuat Paşa ile görüştükten sonra, onun tavsiyesi ile, Salihli'ye, Teşkilat-ı Mahsusa Reisi Eşref Sencer Kuşcubaşı'nın çiftliğine gelir. Bu geniş çiftliğin Teşkilat-ı Mahsusa'nın bir silah deposu gibi önceden hazırlandığını Ethem hatıratında şöyle anlatır: " Eşref Bey'in çiftliği adeta silah deposu idi. Zahire ambarlari olarak bilinen geniş hangarların altı makineli tüfekIere kadar çeşitli malzeme ile doluydu. Ben daha bir sene evvel, Teşkliat-ı Mahsusa'nin muhtelif yerlerde silah ve malzeme depo ettiğini, harp mağlubiyet ile neticelenirse memleket içinde müdafaa hatları kurmanın tasarlandığını duymuştum... Teşkilat-ı Mahsusa'nın Reisi olan Eşref Bey'in bir mağlubiyet olursa, en tehlikeli mıntıkanın İzmir - Manisa - Aydın ve havalisi olacağını bilmesi çok - tabii idi. Emin yerler aranırken de kendi geniş Çiftliğini vatan müdafaası için merkez addetmiş olması da, isabeti anlaşılan tedbirdi."
Değerli tarihçi Cemal kutay, Ethem'in bundan sonraki faaliyetleri için şöyle der: Bu devre içinde gösterdiği faaliyet şekli diğerlerinin çok üstündedir. Ciddi, disiplinli, çalışkan, vazife dışında müsamahalı, cömert, ferdi ahlakı mükemmel, güven telkin eden, dış görünüşü heybetli, çok cesur, her hareketiyle giriştiği işin vatan hayrına olduğu kanaatını telkin eden bir kişidir... Ethem, Kasım 1919'da, Garp ve Merkez cephesi adı verilen geniş sahada Milli Müdafaa Cephesi’nin kumandanı oImuştur.. Müslüman köylerini basıp yağma eden Rum çetecilerini dağıtan ve reislerini öldüren odur. Ethem'in başlangıcı ile sonu arasındaki acaip çelişkinin ortaya çıkışında, kardeşlerinin fevri hareketleri ve kendisinin safığı dışında hangi sebepler rol oynamıştır? Bu sorunun cevabı nasıl verilmiş olursa olsun, "İhtiIafın asıl sebeplerinin kendisinden kopup gelmediğini, başkalarının hazırlığı olarak kabul ettirilmeye çalışıldığını" söyleyenler çoğunluktadır. Bu, "başkaları" kimlerdir? Hadisenin umumi akışı, bunları açıklamaktadır. Ethem Bey hakkında çeşitli gizli kuruluşlara girdiği ve desteklediği hususundaki söylentilerin de onun akibetinde müessir olduğu görülmüştür. Fakat o, bütün bu iddiaIarı reddetmiş, "gizli-açık hiç bir guruba katılmadığını" ısrarla söylemiştir. Hususan Bolşevik emellerine alet olarak teşekkül ettirilen "Yeşil Ordu" ile hiç bir alakasının bulunmadığını, kendisinin kimseye "yoldaş" hitabıyle mektup yazmadığını, fakat bu hitabı taşıyan mektuplar aldığını, nakleder. Mustafa Kemal Paşa’dan da "yoldaş" diye hitap eden bir mektup aldığını ve onun şöyle yazdığını söyler:" Üçüncü Enternasyonale bağlı olarak Ankara'da bir umumi Merkez kuruldu. Bu Cemiyet-i Merkeziye'ye ben, sen ve Refet Bey alındık."
Ethem komünizme asla inanmadığını her vesile ile tekrar eder. Nitekim hatıralarının bu olayı anlatan kısımlarının hemen altında şu satırlar var: "Aradan az zaman geçince Kafkasya'daki milletler aleyhinde yine Rus zulmü başladı. Çarlığın yaptığını Bolşevikler daha başka metodlarla devam ettirdiler. Gerçekten de komünistler, müslüman-halklara istiklal vaad ederek Çar’ın zulmüne karşı kendi tarafına çekip ayaklandırdıkları halde ve onlardan hakim oluncaya kadar çok hayati istifadeler sağladıkları halde sonradan Çarlığın zulmünü aratacak mezalime giriştiler, sadece maddelerini değil, ruhlarını da, milli varlıklarını sömürüp yok etme yolunu tuttular...Ancak, "Türkiye'de Sol Hareketler" adlı eserde, "Çerkez Ethem taraftarlııı yapan birkaç aydından" söz ediliyor. Bundan da anlaşılıyor ki, o zamanki komünist hareket Ethem Bey'in kuvvetini istismar etmek, kendi taraflarına çekmek ve istifade etmek istemişlerdir. Ancak Mustafa Kemal Paşa’nın Çerkez Ethem kuvvetlerini ezerken de komünist hareketleri ustaca kullandığı yine aynı eserde yazılıdır
Kendisinden büyük dört ağabeyi askerdi. İkisi Rum eşkıyalarıyla çarpışırken ölmüşlerdi. Diğer iki ağabeyi Reşit ve Tevfik Beyler de zabit idiler. Reşit Bey, Osmanlı Imparatorluğunun gizli teşkilatı olan TEŞKİLAT-l MAHSUSA'da vazife aldı. Trablusgarp Savaşında bulundu. Burada,ayrı cephelerdeki Mustafa Kemal ve Enver Paşa'larla tanıştı ve yakınlaştı. Daha sonra Balkan ve Batı Trakya harekatına katıldı
Çerkes Etem
Vehbi Vakkasoglu
Vehbi Vakkasoglu
Babası Ali Bey Ethem'i zabit yapmak istemedi. Çakır adını taktığı 1.96 boyundaki, atak ve cesur en küçük oğlunu çok seviyor ve yanından ayırmak istemiyordu. Fakat o, askerliğe vurgundu mutlaka bu mesleğin adamı olmak istiyordu. Bu iştiyakla 19 yaşında Istanbul'a kaçtı, fakat Rüştiye mezunu olduğu için ancak Küçük Zabit Mektebi'ne girebildi. Mektebi birincilikle (zabit vekili) olarak bitirdi. Bulgar cephesinde kahramanca savaştı, yaralandı, madalya aldı.
Daha sonra Birinci Dünya Savaşı yıllarında, Teşkilat-ı Mahsusa'nın büyük bir teşebbüsüne iştirak etti. Bu teşebbüsle, (İran-Türk Anavatanı'na (Orta Asya’ya) yol açmak isteniyordu.
Oralarda Rus ve Çin baskısı altında esir yaşayan Müslüman-Türkler Osmanlı kuvvetleriyle nizamli bir şekilde takviye edilerek ayaklandırılacaktı. . Böylece Bolşevikliğin içten karıştırdığı Rusya, bu dış tesirle parçalanacak, esir müslümanIar istiklallerine kavuşacak, Osmanlı İmparatorluğu’na yeni ve taze bir güç kaynağı olacaktı.
Ethem bu harekata Hamidiye Kahramani Rauf (Orbay) Bey'in maiyetinde katıldı. Ali İhsan Paşa Hemedan'i fethetmişti. Buradan Kabil üzerine sevkedilen öncü akıncıların başında da Ethem vardı.
1918 yılı başIarında, yine TeşkiIat-ı Mahsusa kadrosu içinde Irak Harekatında iken, yaralandı ve Bandırma'daki baba ocağına döndü.
Emrinde çaIıştığı kumandanları ve silah arkadaşları Ethem'in "terbiyeli, itaatIi, sakin, sigara dahil hiçbir kötü alışkanlığı olmayan, cesur ve atak, askerlik mesleğine ve vazifesine bağlı" bir insan oldugunda ittifak halindedirler. O kadar askerliğe bağlıdır ki: Babası onu 15 yaşında nişanlayınca kıza gider ve: "Ben asker olacağım. Cephelerden dönecegimi zannetmiyorum. Benim hayatımda tek sevdigim şey harbetmektir. Sana yar olamam ve sonra vicdan azabı çekerim. Sen beni istememiş ol" der.
Gerçekten de öldüğü zaman vücudunda çeşitli cephelerden aldığı 17 yara izi taşıyordu ve yükseleceği son kıdem derecesini de almış, hak edebileceği bütün takdirname ve madalyaları da almış bulunuyordu. İzmir'in Yunanlar tarafından işgalini takip eden günlerde Bandırma'da bulunan Ethem Bey kendisini ve geçmiş hizmetlerini çok iyi bilen Ali Fuat Paşa tarafından Ege'de sağlam bir mukavemet cephesi kurmak için davet edilince, imkansızlıkların verdigi ümitsizligi bir yana atarak ve ilk defa olarak silaha sarıldı. Teşkilat-ı Mahsusa'nın bu "tecrübeIi ve cesur gerilIacısı" milletin devletsiz kaldığı bir yıl içinde hayati ehemmiyet taşıyan zaferlerin başarılı komutanıdır. "Kuva-yı Seyyare Umum Kumandanı" ünvanı ile önce kendi bölgesinden topladığı, sonra gittikçe kuvvetlendirdiği ordusu ile, Yunanların tam teçhizatIı ordusuna kan kusturdu. Memleketin en buhranlı anında unutulmaz hizmetlerde bulundu. Ali Fuat Paşa ile görüştükten sonra, onun tavsiyesi ile, Salihli'ye, Teşkilat-ı Mahsusa Reisi Eşref Sencer Kuşcubaşı'nın çiftliğine gelir. Bu geniş çiftliğin Teşkilat-ı Mahsusa'nın bir silah deposu gibi önceden hazırlandığını Ethem hatıratında şöyle anlatır: " Eşref Bey'in çiftliği adeta silah deposu idi. Zahire ambarlari olarak bilinen geniş hangarların altı makineli tüfekIere kadar çeşitli malzeme ile doluydu. Ben daha bir sene evvel, Teşkliat-ı Mahsusa'nin muhtelif yerlerde silah ve malzeme depo ettiğini, harp mağlubiyet ile neticelenirse memleket içinde müdafaa hatları kurmanın tasarlandığını duymuştum... Teşkilat-ı Mahsusa'nın Reisi olan Eşref Bey'in bir mağlubiyet olursa, en tehlikeli mıntıkanın İzmir - Manisa - Aydın ve havalisi olacağını bilmesi çok - tabii idi. Emin yerler aranırken de kendi geniş Çiftliğini vatan müdafaası için merkez addetmiş olması da, isabeti anlaşılan tedbirdi."
Değerli tarihçi Cemal kutay, Ethem'in bundan sonraki faaliyetleri için şöyle der: Bu devre içinde gösterdiği faaliyet şekli diğerlerinin çok üstündedir. Ciddi, disiplinli, çalışkan, vazife dışında müsamahalı, cömert, ferdi ahlakı mükemmel, güven telkin eden, dış görünüşü heybetli, çok cesur, her hareketiyle giriştiği işin vatan hayrına olduğu kanaatını telkin eden bir kişidir... Ethem, Kasım 1919'da, Garp ve Merkez cephesi adı verilen geniş sahada Milli Müdafaa Cephesi’nin kumandanı oImuştur.. Müslüman köylerini basıp yağma eden Rum çetecilerini dağıtan ve reislerini öldüren odur. Ethem'in başlangıcı ile sonu arasındaki acaip çelişkinin ortaya çıkışında, kardeşlerinin fevri hareketleri ve kendisinin safığı dışında hangi sebepler rol oynamıştır? Bu sorunun cevabı nasıl verilmiş olursa olsun, "İhtiIafın asıl sebeplerinin kendisinden kopup gelmediğini, başkalarının hazırlığı olarak kabul ettirilmeye çalışıldığını" söyleyenler çoğunluktadır. Bu, "başkaları" kimlerdir? Hadisenin umumi akışı, bunları açıklamaktadır. Ethem Bey hakkında çeşitli gizli kuruluşlara girdiği ve desteklediği hususundaki söylentilerin de onun akibetinde müessir olduğu görülmüştür. Fakat o, bütün bu iddiaIarı reddetmiş, "gizli-açık hiç bir guruba katılmadığını" ısrarla söylemiştir. Hususan Bolşevik emellerine alet olarak teşekkül ettirilen "Yeşil Ordu" ile hiç bir alakasının bulunmadığını, kendisinin kimseye "yoldaş" hitabıyle mektup yazmadığını, fakat bu hitabı taşıyan mektuplar aldığını, nakleder. Mustafa Kemal Paşa’dan da "yoldaş" diye hitap eden bir mektup aldığını ve onun şöyle yazdığını söyler:" Üçüncü Enternasyonale bağlı olarak Ankara'da bir umumi Merkez kuruldu. Bu Cemiyet-i Merkeziye'ye ben, sen ve Refet Bey alındık."
Ethem komünizme asla inanmadığını her vesile ile tekrar eder. Nitekim hatıralarının bu olayı anlatan kısımlarının hemen altında şu satırlar var: "Aradan az zaman geçince Kafkasya'daki milletler aleyhinde yine Rus zulmü başladı. Çarlığın yaptığını Bolşevikler daha başka metodlarla devam ettirdiler. Gerçekten de komünistler, müslüman-halklara istiklal vaad ederek Çar’ın zulmüne karşı kendi tarafına çekip ayaklandırdıkları halde ve onlardan hakim oluncaya kadar çok hayati istifadeler sağladıkları halde sonradan Çarlığın zulmünü aratacak mezalime giriştiler, sadece maddelerini değil, ruhlarını da, milli varlıklarını sömürüp yok etme yolunu tuttular...Ancak, "Türkiye'de Sol Hareketler" adlı eserde, "Çerkez Ethem taraftarlııı yapan birkaç aydından" söz ediliyor. Bundan da anlaşılıyor ki, o zamanki komünist hareket Ethem Bey'in kuvvetini istismar etmek, kendi taraflarına çekmek ve istifade etmek istemişlerdir. Ancak Mustafa Kemal Paşa’nın Çerkez Ethem kuvvetlerini ezerken de komünist hareketleri ustaca kullandığı yine aynı eserde yazılıdır