BaBuGoY KöYü WeB SiTeSi

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
BaBuGoY KöYü WeB SiTeSi

BaBuGoY KöYü


2 posters

    KAFKASYA SÜRGÜNÜ

    kabardey_prensi
    kabardey_prensi
    ADMİN
    ADMİN


    Erkek
    Mesaj Sayısı : 204
    Yaş : 35
    Nerden : KAYSERİ
    Sülale : Pc Uzmanı
    Ruh Hali : KAFKASYA SÜRGÜNÜ Karisi10
    Kayıt tarihi : 29/05/08

    Kişi sayfası
    Deneyim:
    KAFKASYA SÜRGÜNÜ Img_left100/99KAFKASYA SÜRGÜNÜ Empty_bar_bleue  (100/99)
    Basari Puani:
    KAFKASYA SÜRGÜNÜ Img_left100/70KAFKASYA SÜRGÜNÜ Empty_bar_bleue  (100/70)

    KAFKASYA SÜRGÜNÜ Empty KAFKASYA SÜRGÜNÜ

    Mesaj tarafından kabardey_prensi Perş. Haz. 05, 2008 9:34 am

    KAFKASYA SÜRGÜNÜ

    21 Mayıs 1864 Kafkasya’da tarihin durduğu
    gün. Işgal, sürgün, soykırım, göç Kafkasya;
    kahramanların, güzel insanların, eşsiz tabiatın, yalçın ve geçit
    vermez dağların olduğu, anka kuşunun efsaneler ülkesi.
    Kafkasya, sıcak denizlere inme sevdasının kurbanı, işgal,
    kan, gözyaşı, savaş, soykırım ve sürgünler ülkesi.
    Sevda türkülerinden çok hürriyet türküleri söyleyen
    özgür ruhlu, özgürlük tutkunu, gururlu erkeklerin ve
    kadınların ülkesi. Türkiye’de ise sadece Çerkeztavuğu,
    Çerkez kızı, harika dansları, efsane İmam Şamil ve Çeçen
    savaşı ile hatırlanan güzel ülke. Türkiye’de Kafkasya bu
    simgelerle tanınır da, maalesef bu güzel ülkenin
    insanlarının Türkiye’ye niçin, ne zaman ve hangi şartlarda
    geldikleri ve kim oldukları çok az kimse tarafından
    bilinir.Halbuki bundan tam 136 yıl önce Kafkasyalılar için
    Türkiye’ye gitmek demek, uğrunda seller gibi kanların
    döküldüğü anavatanlarından kalplerini bırakarak sürgün
    edilmek ve bu sürgünde anlatılmaz acılar yaşamak
    demekti.21 Mayıs Kafkasyalılar için vatanlarından sökülüp
    atıldıkları, tarihte eşine ender rastlanan büyük sürgünün ve
    tarifsiz acıların yıldönümü.Büyük sürgün ve göçün
    üzerinden tam 136 yıl geçti. 21 Mayıs 1864, Kafkasya’da
    silahların sustuğu ve son mücadelenin de kaybedildiği, bu
    yüzden de büyük sürgünün sembolü kabul edilen gündür. Bu
    son mücadele bir bakıma yüzyıllarca süren Rus-Kafkas
    savaşlarının kısa bir özetidir. Bir avuç Çerkez, kendilerinden
    hem sayıca hem silahça kat be kat üstün olan Rus
    kuvvetlerine karşı kahramanca savaşmışlar ve artık yenilginin
    kaçınılmaz olduğunu anlayınca kadınlar da silahlanıp savaşa
    katılmış ve son kahraman da şehit oluncaya kadar mücadele
    etmişlerdir. Vadi kan gölüne dönmüş, hırslarını alamayan
    Ruslar geride kalan çocukları birbirine bağlayarak
    toplara hedef yapmış ve hepsini imha etmiştir.Bu son
    savaşın da kaybedilmesi ile Kafkasya tamamen işgal
    edilmiş ve tarihte benzerine zor rastlanır bir sürgün ve
    soykırım yaşanmıştır. Bu öyle bir sürgündür ki, yaklaşık
    3.000.000 insan yerinden yurdundan sürülmüştür. Bu
    insanların yaklaşık 2.000.000’u vatanlarından kovulmuş ve
    Osmanlı topraklarına sürülmüş ancak hiçbir zaman geri
    dönememişlerdir. Halbuki onlar ilk fırsatta yurtlarına geri
    döneceklerini düşünerek, gittikleri yerlerde yıllarca ev bile
    yapmamışlardır. Bu sürgün sırasında yüz binlerce insan soğuktan,
    açlık ve susuzluktan ve bunların neticesinde
    hastalıktan kırılmış, yine bir kısmı da hayvanlar gibi tıklım
    tıklım dolduruldukları gemi ve sandallarda fırtınaya
    yenik düşerek ölmüşlerdir. Kıyıya ulaşabilenler ise,
    imkânların yetersiz olması nedeniyle aynı akıbete Osmanlı
    topraklarında yakalanmışlardır. Acılar, sağ kalanların da
    yakasını bırakmamış; Osmanlı toprakları içerisinde sürgüne
    maruz kalmışlar, bir kısmı da yerleştikleri yerin iklim
    koşullarına dayanamayarak hayatlarını kaybetmişlerdir. Büyük
    sürgün neticesinde Batı Kafkasya’nın nüfusunun yüzde
    90’ı boşaltılmıştır. Sürgün, 1859’da İmam Şamil’in
    esir düşmesi ve Doğu Kafkasya’da savaşın sona ermesi
    ile başlamış; 1864’te Batı Kafkasya’da savaşın
    bitmesi ile doruğa çıkmış ve uzun yıllar devam etmiştir.
    Ancak enteresandır ki, tarihin görebildiği ender
    trajedilerden biri olan bu soykırım ve sürgün hakkında hemen
    hiç kimse -ki bunlara bu sürgünlerin torunları da
    dahildir- hiçbir şey bilmemektedirler. Bu durumun birçok
    sebebi vardır. En önemlisi, Osmanlı Devleti’nin iskan
    politikasıdır. 26 milyon km. karelik bir coğrafyaya bu insanlar
    dağınık bir halde yerleştirilmişlerdir.



    SÜRGÜN 21 Mayıs 1864’te son silah da sustuktan
    sonra Çar II, Aleksandır’ın kardeşi Granddük Mihail
    Nikoleyeviç Ağustos ayında bir bildiri yayınlayarak,
    Çerkezlerin bir ay içerisinde Osmanlı topraklarına göçmeleri,
    aksi takdirde Rusya’nın iç bölgelerine
    yerleştirilecekleri tehdidinde bulundu. Osmanlı Devleti ile
    Çerkezlerin Osmanlı topraklarına yerleşmeleri için anlaşan
    Rusya, bir yandan Rusya toprakları içerisinde devletin
    göstereceği yerlere gitmek isteyenlere yardımcı olunacağını
    açıklıyor; bir yandan da halkın arasında kuzeye gidenlerin
    derhal askere alınacağı ve 25 yıl boyunca İslâm
    halifesinin ordusuna karşı savaştırılacağı dedikodusunu
    yayıyordu. Bu dedikodu en az baskı yöntemleri kadar başarılı
    olmuştur.M.Yenuyov adlı Rus yazarın anlattığına göre; Müslüman
    köylerin halkı, vahşetleri ile ünlü Kazaklar nezaretinde
    hızla en yakın Rus Kazak köyüne götürülüyor ve oradan
    da Anadolu topraklarına gönderilmek üzere Karadeniz
    sahilindeki toplama kamplarına sevk ediliyordu. Bu sırada
    halkın yanına çok az bir şeyler almasına izin
    veriliyordu. Kazaklar kafilenin arkasından geliyor ve
    ormanlara kaçmak isteyenlere engel olmaya çalışıyordu.
    Yolda vahşi Kazakların tecavüzlerine direnmeye
    kalkanlar, bütün aileleriyle birlikte yok
    ediliyorlardı.
    SÜRGÜNÜN ZİRVE NOKTASI
    Sürgün ve göç, aslında 1859
    yılından itibaren başlamıştı. Ancak 1863-1864 yıllarında
    zirve noktasına ulaştı. Göç, karadan ve denizden olmak
    üzere iki şekilde yapılmıştır. Karadan göçler, deniz
    yoluyla yapılanlara kıyasla çok azdır. Rusya Çerkezler’i
    bir an önce başından atabilmek için Karadeniz
    kıyılarına Osmanlı gemilerinin yanaşmasını yasaklamasına
    rağmen, sürgün için bütün Osmanlı gemi ve teknelerinin
    yanaşmasına izin vermiş, hatta kendi gemilerini bile
    görevlendirmiştir. Çünkü Çerkezler gemilere bindirilip Karadeniz’e
    gönderildiği an, Ruslar için iş bitmiş
    sayılıyordu. Karadeniz kıyılarına toplanan halk bir yandan açlık,
    hastalık ve soğukla mücadele ederken, bazen aylarca gemi
    bekledikleri oluyordu. Büyük bir kısmı daha gemiye binemeden
    açlık ve hastalıktan ölüyordu. Sürgün edilen halkın
    çektiği çile ve eziyetler hakkında ne yazılırsa yazılsın,
    hiçbiri gerçekleri yansıtmaya yetmez. İsmail Berkok’un
    ifadesiyle, Kafkas halkına reva görülen bu zulüm öylesine
    ağırdır ki, hiçbir yazarın vicdanı bu hadiseleri
    ayrıntılarıyla anlatmayı kaldırmaz; zaten denese de bu durumu
    ifade için tabir bulamayacaktır. Hakikaten bu araştırma
    esnasında en büyük zorluk, bu facia ile ilgili ayrıntılarda
    yazılı kaynak bulmakta yaşanmıştır. Yaşanan çileye bir
    küçük örnek verecek olursak; 1864’te sürgüne tanık olan
    A.P. Berje şunları yazıyor: ‘Novorossiyk koyunda 17
    bin kadar dağlının toplandığı kıyıda gördüklerimi
    unutamayacağım. Onların bu durumlarını gören Hıristiyan olsun,
    Müslüman olsun, ateist olsun mutlaka çöker ve perişan
    olur. Kışın soğuğunda, kar yağmur altında, evsiz,
    yiyeceksiz ve elbisesiz bu insanlar tifo ve çiçek
    hastalığının da azizliğiyle tamamen mahkûmdurlar. Anasız
    bebeler ağlaşıyorlardı. Analarının kucağında iki
    kardeşten biri gözleri önünde ölümle pençeleşirken, kardeşi
    ölmüş anasının göğüslerinde süt aramaktaydı. Binlerce
    insan göz önünde ölüp tükeniyordu.’
    GEMİLER TEPELEME
    YÜKLENİYORDU
    Karadeniz kıyılarında bu durum yaşanırken, gemilere
    binebilenler de çok farklı bir durumla karşılaşmıyordu.
    Çerkezler, Türkiye’ye gitmek için acele ediyorlardı. Gemiler
    genellikle, deyim yerindeyse tepeleme yükleniyordu. Gemi
    sahipleri dağlıları soyup her şeylerini ellerinden
    alıyorlardı. Normal zamanda 50-60 kişi alan güverteyi 300 veya
    400 kişi dolduruyordu. Erkekler yarı bellerine kadar
    suyun içinde, çocuklarını ve karılarını gemiye
    taşıyorlardı. Bütün aile gemide yerini alınca onlar da
    biniyorlardı. Kadınları geminin ambarına indiriyorlardı.
    Erkekler güvertede çömelmiş halde öyle sıkışık
    yerleşiyorlardı ki; yolculuk sırasında tayfalar, yolcuların
    başları üzerinde yürümek zorunda kalıyorlardı.
    Çerkezlerin yanlarına aldıkları yiyecek, birkaç avuç darı ile
    birkaç küçük fıçı sudan ibaretti. Açık denizde yolculuk,
    bazen 5-6 gün sürüyordu. Denizde hava bozduğunda fazla
    yüklenmiş tekneler, denizde tutunamıyor ve batıyordu.
    Normal yüklenmiş tekneler ise, dalgalardan o kadar
    sarsılıyordu ki, zavallı yolcular üst üste yığılıyor ve
    birbirlerini eziyorlardı. Rüzgâr olmadığında gemiler yol
    alamıyor, o zaman da açlıktan ölüm ile yüz yüze
    kalıyorlardı. Tayfaların anlattıklarına göre böyle bir gemide
    ambardaki sıkışıklıktan dolayı ezilerek ölen iki kadın ve
    bir bebeği denize atmak zorunda kalmışlar. Üçüncü gün
    iki adam ve bir kadın daha ölmüş. Dördüncü gün on beş
    kişi ölmüştür. Bazı gemiler ise seyre uygun
    olmadığı için alabora oluyor; yüzlerce insan Karadeniz’e
    gömülüyordu. Osmanlı sahillerine ulaşanlarda ise yolcuların
    yarısı yolda ölmüş, Trabzon’a varmadan önce denize
    atılmışlardı. Gemilerde hastalanan ve ölenleri derhal denize atıyorlardı.
    Anlatılır ki; böyle bir gemide bir gün ağır bir koku gelir,
    ancak bir türlü kokunun sebebini bulamazlar. Nihayet
    birkaç gün sonra bu kokunun bir annenin kucağında
    yavrusunun cesedinden geldiği anlaşılır. Zavallı anne,
    yavrusu denize atılacağı için hiçbir şey söylememiştir.
    Zorla yavrusunun cesedi alınır ve Karadeniz’in soğuk
    sularına atılır. Ve biçare ana yüreği hemen arkasından
    kendisini de o ölüm kokan karanlık sulara bırakır.

    KARADENİZ’E BİNLERCE İNSAN GÖMÜLDÜ

    Bu ve benzeri şekillerde Osmanlı kıyılarına doğru yol alan gemilerde de
    binlerce insan ölmüş ve Karadeniz’e gömülmüşlerdir. Bu
    hadise dolayısı ile Karadeniz kıyısında kalan Abhazlar
    çok uzun yıllar boyunca Karadeniz’den balık
    yiyememişlerdir. Çünkü inanıyorlardı ki o balıklar kardeşlerinin
    etleriyle beslenmişlerdir ve o balıkları yemeleri demek,
    kardeşlerinin etlerini yemek denmekti. Çaresizliğin, ölümün,
    açlık ve hastalığın Çerkez halkı için et ve tırnak gibi
    ayrılmaz bir parça haline geldiği hiçbir kavramla ifade
    edilemeyen acı kader, bu zavallıların Osmanlı topraklarında
    da peşini bırakmadı. Rusya ile anlaşmasını 40-50 bin
    kişi için düşünen Osmanlı Devleti, gelen yüz binler
    karşısında çaresiz kalmıştır. Fatura yine bu talihsiz halka
    çıkmış ve binlerce insan, iskân edileceği yer için daha
    yola çıkarılamadan açlık ve hastalıktan
    ölmüştür. Trabzon Rus Konsolosu’nun Rus generallerinden Katreçef’e
    verdiği bir raporda şu bilgiler yer almaktadır.
    Türkiye’ye gitmek üzere Batum’a 70 bin Çerkez geldi.
    Bunlardan ortalama olarak günde yedi kişi ölüyor. Trabzon’a
    çıkarılan 24.700 kişiden şu ana kadar 19.000’i ölmüştür.
    Şimdi burada bulunan 63.900 kişiden her gün ortalama
    180-250 kişi ölmektedir. Samsun civarındaki 110.000 kişi
    arasında ortalama her gün 200 kişi ölmektedir. Trabzon,
    Varna ve İstanbul’a gönderilen 4650 kişiden de günde
    40-60 kişinin öldüğü haberini aldım.’A.FONVİL
    ANLATIYOR. Çerkezlerin Osmanlı kıyılarındaki halini A.Fonvil şöyle
    anlatıyor: Trabzon yakınlarındaki Akçakale’ye çıktığımızda
    ilk göçmenlerin kışın başında buraya geldiklerini,
    sayılarının 12 bin olduğunu ve hemen hepsinin salgın
    hastalıktan ölmüş olduğunu öğrendik. Anadolu kıyılarına
    gelenlerin sayısı 60 bini bulmuştu. Sadece Akçakale’ye
    gelenlerin sayısı 15 bine ulaşmıştı. Hiç yiyecekleri yoktu
    ve Osmanlı hükümetinin sağladığı yardımı saymazsak,
    hemen hiçbir şey yemeden yaşıyorlardı. Verilen ekmek,
    ihtiyaçlarının ancak yarısını karşılıyordu. Çerkezler bu
    karmaşık ortamda bile bir düzen tutturmak için
    uğraşıyordu. Her aile kendisine, birkaç parça yoksul ev
    eşyasını koyduğu ayrı bir ağaç altı seçmişti. Bütün
    varlıkları, birkaç küçük tahtadan yapılma elbise sandığı ve
    içinde birkaç avuç darı bulunan deri torbadan ibaretti.
    Bazıları ateş için odun kesiyor, bazıları da ağaç
    dallarından korunağa benzer bir şeyler yapıyorlardı.




    Genç
    kadınlar su taşıyor, gece için yosundan ve kuru
    yapraklardan yatak hazırlıyor ve çocuklarını emziriyorlardı.
    Gözleri yaşla doluydu.’ ‘Akçakale’de o kadar çok ölü
    vardı ki ağıtlar dayanılmaz boyutlara ulaşıyordu.
    Konukseverliklerinden o kadar süre yararlandığım şimdi ise tamamen
    ayrıldığım bu talihsiz insanların kahredici yoksulluğu
    yüreğimi sızlatıyordu. Onlar benim dostlarımdı, silah
    arkadaşlarımdı. Aynı zamanda hepsinin mutlak ölüme mahkûm
    olduğunu biliyordum ve bu bana çok acı veriyordu.

    KÖLETİCARETİ HAD SAFHAYA ULAŞTI

    Kafkasya’nın bu gururlu
    insanları içine düştükleri bu durumdan yararlanmak isteyen
    açgözlüler yüzünden köle ticareti yoğunlaşmaya başlamıştı.
    Bu zavalıl insanlar çok ucuz fiyata bazen bir ekmek
    parasına köle olarak satılıyorlardı. Yüzlerce fırsatçı
    köle tüccarı, bu işten büyük kârlar elde etmişlerdi.
    Din ve sevap düşüncesiyle bu göçmenlere sahip çıkan
    az sayıda hayırsever dışında herkes bu insanlardan
    faydalanmaya çalışıyordu. Osmanlı şehirlerinde köle ticareti
    büyük boyutlara ulaşmıştı. Oysa yasalara göre köle
    ticareti yasaktı.
    Çerkez kölelerin fiyatları arzın
    yüksek oluşu nedeniyle 60-80 rubleye kadar düşmüştü.
    11-12 yaşındaki çocuklar se 30-40 rubleye
    satılıyorlardı. Trabzon’dan İstanbul’a köle nakliye güzergahı
    kurulmuştu, İngiliz tüccarlar bile köle ticareti
    yapıyorlardı. Sefalet ve fakirlik yüzünden göçmenler, hiç
    değilse karınları doyar diye evlatlarını satmak zorunda
    kalıyordu. Hatta Trabzon’daki Rus Konsolosu bile sanki hiç
    suçları yokmuş gibi bu durumu eleştiriyordu. Tahmini
    rakamlara göre 1863-1864 arasında 10 binden fazla insan
    köle olarak satılmıştır.

    OSMANLI’NIN ACZİ

    Bu insanlar bu kadar zor koşullarda iken, hemen akla Anadolu
    halkı ve Osmanlı Devleti hiç yardım etmedi mi sorusu
    gelebilir. Gerçekte halk ilk gelenlere elinden gelen her
    yardımı yapmış, ancak kendisi de çok yoksul olduğu için
    ve gelenlerin ardı arkası kesilmediği için bir süre
    sonra hiç yardım edemez hale gelmiştir. Aynı şey
    Osmanlı Devleti için de geçerlidir. Beklenen 50 bin
    kişiye karşın 1.5 milyon insan gelmiştir. Zaten devlet
    borçlu ve fakir bir haldedir. Bu yüzden Çerkez halkına
    gerekli yardımı yapamamıştır. Osmanlı Devleti o kadar
    zayıflamıştır ki, bu insanların iskanı meselesinde dahi
    Rusya’nın kesin talimatlarına harfiyen uymak zorunda
    kalmıştır.
    Bu yaşananlardan sonra Kafkasya’lıların iskan
    edilmelerine geçersek, Osmanlı onları birarada tutmamaya özen
    göstermiştir. Anadolu çok fakir olduğu için bir kısmını
    Avrupa’daki topraklara yerleştirmiş, kalanları İstanbul
    çevresine Anadolu’yu ikiye bölecek şekilde Samsun-Hatay
    hattına, bir kısmını kutsal toprakları korumak için
    bugünkü Ürdün, Suriye’nin olduğu topraklara
    yerleştirmiştir. Osmanlı bu iskan işini belli amaçlara yönelik
    olarak ve planlı bir şekilde yapmıştır. Ancak sürün
    hastalık ve ölümler bu talihsiz halkı Osmanlı
    topraklarında da rahat bırakmamıştır. Örneğin Çukurova’ya
    yerleştirilen 74 bin Çerkez’den geriye sadece 4 bin kişi kalmış
    diğerleri sıtmadan ölmüştür. Sağ kalanlar için sürgün adeta
    kader haline gelmiş ve sürgün üstüne sürgün
    edilmişlerdir. Balkanlardan Sürgün: 1877-78 Osmanlı Rus
    Savaşı’nın sonuçları anayurda dönüşün kapılarını kapatırken,
    sürgün üstüne sürgün kapılarını açmıştı. 1878 Berlin
    Anlaşması’na, Çerkezlerin Balkanlardan çıkarılması şartını
    koymuşlar, Osmanlı Devleti de bunu kabul etmişti. Böylece
    Balkanlar’a yerleştirilmiş olan Çerkezler, tekrar sürgün
    edilerek Anadolu, Suriye ve Ürdün’e gönderdiler.


    CENGİZ DEMİRCİ

    http://www.kafkasya.net/
    kabardeyberkan
    kabardeyberkan
    ÜYE
    ÜYE


    Erkek
    Mesaj Sayısı : 13
    Yaş : 29
    Nerden : Sivas
    Sülale : .!..!.
    Ruh Hali : KAFKASYA SÜRGÜNÜ Manyak10
    Kayıt tarihi : 01/07/08

    Kişi sayfası
    Deneyim:
    KAFKASYA SÜRGÜNÜ Img_left100/100KAFKASYA SÜRGÜNÜ Empty_bar_bleue  (100/100)
    Basari Puani:
    KAFKASYA SÜRGÜNÜ Img_left100/100KAFKASYA SÜRGÜNÜ Empty_bar_bleue  (100/100)

    KAFKASYA SÜRGÜNÜ Empty Geri: KAFKASYA SÜRGÜNÜ

    Mesaj tarafından kabardeyberkan Paz Kas. 02, 2008 8:17 am

    yHA bnm Bİr soRUm olcak\Bn cerkes etem ile ilgili araştırma yapıorumda bana yardım edebilir misinizz? KAFKASYA SÜRGÜNÜ 250854 hayatı felan
    kabardey_prensi
    kabardey_prensi
    ADMİN
    ADMİN


    Erkek
    Mesaj Sayısı : 204
    Yaş : 35
    Nerden : KAYSERİ
    Sülale : Pc Uzmanı
    Ruh Hali : KAFKASYA SÜRGÜNÜ Karisi10
    Kayıt tarihi : 29/05/08

    Kişi sayfası
    Deneyim:
    KAFKASYA SÜRGÜNÜ Img_left100/99KAFKASYA SÜRGÜNÜ Empty_bar_bleue  (100/99)
    Basari Puani:
    KAFKASYA SÜRGÜNÜ Img_left100/70KAFKASYA SÜRGÜNÜ Empty_bar_bleue  (100/70)

    KAFKASYA SÜRGÜNÜ Empty Geri: KAFKASYA SÜRGÜNÜ

    Mesaj tarafından kabardey_prensi Paz Kas. 02, 2008 10:12 am

    Tabiki ederiz gerekli dökümanları en kısa zamanda koyacam siteye...
    kabardey_prensi
    kabardey_prensi
    ADMİN
    ADMİN


    Erkek
    Mesaj Sayısı : 204
    Yaş : 35
    Nerden : KAYSERİ
    Sülale : Pc Uzmanı
    Ruh Hali : KAFKASYA SÜRGÜNÜ Karisi10
    Kayıt tarihi : 29/05/08

    Kişi sayfası
    Deneyim:
    KAFKASYA SÜRGÜNÜ Img_left100/99KAFKASYA SÜRGÜNÜ Empty_bar_bleue  (100/99)
    Basari Puani:
    KAFKASYA SÜRGÜNÜ Img_left100/70KAFKASYA SÜRGÜNÜ Empty_bar_bleue  (100/70)

    KAFKASYA SÜRGÜNÜ Empty Geri: KAFKASYA SÜRGÜNÜ

    Mesaj tarafından kabardey_prensi Paz Kas. 02, 2008 10:26 am

    kabardeyberkan demiş ki:yHA bnm Bİr soRUm olcak\Bn cerkes etem ile ilgili araştırma yapıorumda bana yardım edebilir misinizz? KAFKASYA SÜRGÜNÜ 250854 hayatı felan

    Tamam Ekledim İstediğin Konuyu ÇERKEZ ETHEM buraya tıkla.

      Similar topics

      -

      Forum Saati Paz Kas. 10, 2024 12:57 am